“Kirpi Düşleri”

Kirpi Düşleri davetiye

“Borca harca girip dizginleri sistemin eline vermediğimiz zaman; işte sadece o zaman özgürüz.” diyor Gizem Altın Nance

Hayat arkadaşı Bryan Nance ile birlikte, düşlerini süsleyen bisikletle dünya turunun bir bölümünü şimdiden gerçekleştirmişler… Daha önce Bisiklet ve Edebiyat Söyleşileri kapsamında Adapazarı’na gelmişti Gizem. Şubat ayında SAGÜSAD’da, öğrenciler, öğretmenler ve diğer katılımcılardan oluşan kalabalık bir dinleyici grubuyla buluşturmuştuk onu. “İzci Yararlıdır Haftası” dolayısıyla küçük bir izci/öğrenci grubu da vardı… 26 Aralık Cumartesi günü dernekte, çizgi ve edebiyatı bir araya getiren ender bir sergi açılıyor: “Kirpi Düşleri”… Gizem bu kez çizgilerine eşlik ediyor ressam eşinin… Birinin elinde fırça, diğerinin elinde kalem, resmedip anlatıyorlar serüvenlerini. Sergiyi haziran ayında İstanbul’da gezdim. Gezerken onları birleştiren doğa ve insan sevgisini, özgürlük tutkusunu derinden hissettim. Ve ister çizgiyle olsun, ister yazıyla ya da çamurla; sanatın varlığına bir kez daha şükrettim.

Sergi dernek salonunda iki hafta görülebilecek. Gizem ve Bryan’ı da görmek ve onlarla konuşmak isteyenlerin açılışa gelmeleri gerekiyor. Çünkü ertesi gün İstanbul’a dönecekler.

SAGÜSAD’daki ilk buluşmayı gazetede yazmıştım, ama uzun zaman geçti aradan… İsterseniz o yazıdan bir iki bölümle anımsayalım:

“… Öğrenciler onu dinlemeye hazır. Amerikalı eşi Bryan’la birlikte yaptıkları bisiklet yolculuğunu slaytlar eşliğinde anlatacak Gizem. Ama Bryan aramızda değil, ne yazık ki…

Perdedeki ilk kareler çocukların çok ilgisini çekiyor. Önünde kocaman, sarıya boyanmış tahtadan bir kutuyla, Hollanda’da okul servisi işlevi gören bir çeşit bisiklet arabası bu. Baba kutunun içine anaokulu çağında iki kardeşi oturtmuş. Üçüncüyü bekliyorlar. O da oturduktan sonra tıngır mıngır gidecekler okullarına.

Şehir merkezinde beş katlı bisiklet parkı. Lebalep dolu. İnanılmaz!

Bisiklet yolları son derece güvenli olduğundan kask bile takmıyorlarmış şehir içinde.

Herkesin bisiklete bindiğini düşünün bir. Gözünüzü kapadığınızda egzoz dumanı koklamadığınız, motor gürültüsü korna sesi olmayan; sadece kuş cıvıltısı, insan sesi, rüzgâr sesi ve pedal sesi duyulan bir kent merkezi hayal edin. Hollanda’da böyleymiş işte!

Avrupa ülkeleri… Avusturya’yı baştanbaşa saran şehirlerarası bisiklet yolları. “Servas” denilen bir organizasyonla insanların böyle gezginlere nasıl evlerinin kapılarını açtıkları. Onları bir iki gece evlerinde konuk ettikleri. O gece beklenmedik bir işleri çıktığı için yeni tanıştıkları bu genç çifte evlerini teslim edip giden bir aile. Buzdolabında yiyecek; yatak, duş, havlu, hatta tencerede yemek…

Sonra tarihi İpek Yolu boyunca geçilen ülkeler… Avrupalı olsun, Asyalı olsun karşılaştıkları hep aynı konukseverlik.

Kuruyan göller, çölleşen topraklar, yok olan bitki ve hayvan türleri… Dünyamızı bekleyen küresel ısınma felaketi.

Bu kötü gidişi durdurmak için birey olarak yapabileceklerimiz ve yapmaktan vazgeçebileceklerimiz…

Evet, bazı yararlı değişiklikleri başlatacak duyarlılık birikiminin tohumları böyle böyle ekilecek. Uzun sürecek belki, ama tohumlar yeşerecek ve günün birinde Türkiye’de de bisiklet yolları olacak. Bazı çıkar çevrelerinin hiç hoşuna gitmeyecek, ama çevrecilerin ve barışseverlerin zaferi olacak.”

O gün anlattığı şeyler öyle ilgi çekmişti ki öğrenciler soru yağmuruna tutmuşlardı Gizem’i. Gezinin boşuna yapılmadığını şu sözlerden sonra iyice anlamışlardı:

“Bütün bu tanıştığımız insanlar bize o kadar çok şey verdiler ki…

Televizyonda izliyor, gazetelerde okuyor ve korkuyorsunuz: Bize benzemeyen insanlar kötüdür, mesajı veriliyor her yerde. Bu doğru değil aslında. Her yerde; ister bir Avrupa ülkesinde, ister Özbekistan’da ister Kazakistan’da sizi hiçbir karşılık beklemeden evlerine alacak, bir yatak verecek, karnınızı doyuracak insanlar var. Birinin kapısını çalıp bir bardak su istediğinizde, bakıyorsunuz elinde bir hevenk de muz getirmiş, ya da birkaç portakal!

İnsanlık ölmemiş! On bin kilometre sonra benim aldığım en büyük ders budur arkadaşlar.

Ve umarım siz de hayatınızın bir döneminde kendi deneyimlerinizle bunu keşfedersiniz.

Bu geziye çıkmadan önce bir şey dilemiştim. Umarım geziden döndüğümde aynı insan olmam, demiştim. Dileğim gerçekleşti.”

***

Gizem’in iki kitabı var. Birincisi, “Bir Bilet Al”… Bir “interrail” bileti alıp tüm Avrupa’yı trenle gezmesini anlatıyor. İlk yarısı anı, diğer yarısı ise geziyi yapmak isteyenler için bulunmaz bir rehber. İkinci kitap, “Dostum Pasifik”. Laf olsun diye katıldığı green-card piyangosunu kazanıp hiç niyeti yokken Amerika’ya gitmeye karar verişini ve orada geçirdiği yedi yılı anlatıyor. Tek başına gittiği gurbette yaşadığı ilginç olaylar, aldığı dersler, almak istemediği dersler… İncelikli gözlemler; içtenlikli, neşeli ve akıcı bir anlatım.

Gizem’in yazılarıyla Bryan’ın çizgilerinin buluştuğu bir yer daha var sahi: Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi

24/12/2009

Bizim Sakarya Gazetesi

26 Aralık, Cumartesi

Saat 15.30

Eski Hendek Caddesi No: 19

Adapazarı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir