Bilge Kum Zambağı* ile Konuşmalar

DSC_0166-1

Karasu Yenimahalle’de çöplükte açan zarif, narin kum zambaklarını yazacaktım sabah kalkınca…

Geçen hafta fotoğraf çekmek üzere Karasu’ya gitmiştik. Yenimahalle, Sakarya Nehri’nin denize kavuştuğu yer… Kumsal burada içerilere doğru alabildiğine genişliyor, kum zambakları ve diğer kum bitkileri için olağanüstü bir yaşam alanı oluşturuyordu. Ancak görünen, dalgaların yığdığı binlerce pet şişe ve her türlü atığın yarattığı acıklı bir manzaraydı… Arkadaşlar günbatımında balıkçıları çekerken ben bunlarla uğraştım durdum…

Bu düşüncelerle uykuya daldığımdan olsa gerek, uyandığım sırada sıkıntılı bir rüya görüyordum. Kendime kızdım… Dalgaların kumsalı tatlı tatlı dövdüğü, kum zambaklarıyla dolu, uçsuz bucaksız, eşsiz bir kumsalda yürürken de görebilirdim mesela kendimi…

Ah kum zambağı, pisliğin ortasındasın bak! İşte soğanların kupkuru, savruluyor oradan oraya! Değerini anlamışlar da önlem almışlar güya; yurtdışına çıkarılman yasak!

Bilmiyorlar; sen zaten yerini yurdunu bırakmamakta kararlısın… Biliyorum pek dik başlısın, asla yalvarmayacaksın! Altın kumsallara yakışan asıl benim, geldikleri gibi giderler mi diyorsun güzeller güzeli?

‘Mersin balığı’nı duymuşsundur… Bir zamanlar komşundu, ‘altın yumurtlayan balık’ derlerdi hani… 1970’lere kadar Karasu’da 100 ailenin geçim kaynağıydı o balık… Eti lezzetli, havyarı da pek kıymetliydi… Peki, nerede şimdi? Çok geç oldu akılları başlarına geldi de, üçer beşer özel havuzlarda üretiyorlar artık. Ait oldukları sulara bırakıyorlar sonra da… Adına festivaller bile düzenliyorlar. Avlanması yasak…

DSC_0213-2

Deprem doğaldır, altüst eder toprağı; toprağın bereketi artar kat kat! Deprem oldu; insan, bile bile yaktı kendini. Gördük; kat kat başına yıkıldı yanlışları. Ama kendilerinden değil, depremden korktular…

Dalga da doğaldır, sevgili kum zambağı… Bakarsın kumların altını üstüne getirir; soğanların sökülür yerinden, savrulur gider… Ama hırçın Karadeniz seni telaşlandırmaz hiç… Bir olur dalga, kum ve yel, seni yeniden gömer. Ertesi yıl uzatırsın güzel boynunu yine güneşe doğru.

Karasu’nun kumsalı yazlık evler, apartmanlarla doldu. Yetmedi, insanoğlunun hırsı şahlandı; burası sanayi şehri olsun dediler. Dev bir liman inşa ettiler. Onca bilgi birikiminin gemleyemediği hırsı dalgalar yendi; sildi süpürdü kıyıdaki evleri. Tonlarca beton diktiler bu sefer de… Ama onlar da gitti. Şimdi şehir merkezini tehdit ediyormuş dalgalar!..

Gördün mü narin kum zambağı; insanlar kendilerinden değil de dalgalardan korkuyorlar, senin bile korkmadığın… Mersin balığını bilmem ama sen, bütün bunlara rağmen, insanoğlundan umudu kesmediysen hâlâ, vardır mutlak bir bildiğin…

*Pancratium Maritimum

08/07/2010

Bizim Sakarya Gazetesi