Dilini Sevmek

Kadın yerine bayan demek pek moda! Kadınlar siyasetçi, yazar, öğretmen, yönetici, doktor oluyor da bu unvanların başına ‘kadın’ gelince pek kibar sayılmıyor nedense!

Kadına saygıdanmış…  Ne kadar zorlama bir saygı o öyle! Ne demek canım; anlı şanlı bir sözcüktür ‘kadın’. Sizi dünyaya getiren kişi, anneniz kadın değil de bayan mı? ‘Kadıncağız…’ diye söz ettiğinizde sevgi, şefkat, merhamet değil mi altında yatan duygu?

“Türkiye’nin ilk kadın öğretmenlerinden Refet Angın, hayatını kaybetti.” Bu bir gazete haberi… Şimdi Refet Angın’a saygısızlık mı edilmiş burada? Bayan öğretmen denseydi saygısızlık olurdu asıl…

Basketbol Federasyonu yeni sezonda ‘Bayanlar Ligi’nin adını ‘Kadınlar Ligi’ olarak değiştirecekmiş. Federasyon yönetimini candan kutlarım.

‘Kadın kadına sohbet ettik’ denir örneğin. Hepimiz bayanlığa terfi ettiğimize göre ne dememiz gerekiyor; ‘bayan bayana sohbet ettik!’

Bu da bir şey mi? Medyada şunları gördükten, duyduktan sonra:

“Çeşitli dallarda başarılı Türk bayanlarına ödül verilecek.”

“Kadınlar gününde bayanları konuk ediyoruz.”

Binlercesi var ama en son duyduğum hepsine bedel; o da doktora muayeneye gelen bir hamile kadının sorduğu soru:

“Bebek bayan mı?”

Aslında ne kadar acıklı; karnındaki bebek için, “kız mı?” demeye utanması…

Çok komiğime giden bir söz de şehirlerarası otobüslerde bilet alırken duyduğumuz ‘bayan yanı’! Bir keresinde, hemen gitmem gerektiğini; bayan yanı kalmadıysa bunun benim için sorun olmayacağını söylemiştim de yüzüme tuhaf tuhaf bakmıştı bilet kesen “bay”! Belli ki içinden şöyle geçirdi: “Yok artık!”

Kibarlığımızdan, kadını bayan; kırk yıllık tuvaleti de ‘lavabo’ yaptık! Misafirlikte, lokantada lavabo soruyoruz… Asaletimize gölge mi düşecek ‘tuvalet nerede acaba?’ diye sorsak?

Çok yadırgadığım şeylerden biri de annelerin, çocuklarına ‘annecim’ demesi… Markette annesinin yanında dolaşan çocuk, raflardaki ürünlere dokununca annesi uyarıyor:  “Elleme, kırılır annecim!” Beş dakika geçmiyor, bir yenisi…

Deniz kıyısında bir lokantadayız…  Bir kız çocuğu, biraz ötemizde lokanta sahibinin köpeğiyle oynuyor… Anne, elinde bir lokma ekmek, üzerinde bir parça tavukla geliyor… Gidip gelmekten yorulmuş; lokmayı çocuğun ağzına tıkarken mırıldanıyor:

“Hadi gel, önce güzel güzel yemeğini ye de öyle oynarsın annecim!”

Çocuğuna, ‘babacım’ diyen babalar da var, ama annecim diyen annelerden daha az… Şimdilik!

Ben senin annenim… babanım… ağabeyinim… ya da ablanım anımsatması pek seyrek, yerinde ve yeteri kadar kullanıldığında belki sevimli gelebilir. Yaygın bir hitap biçimine dönüşmesi, bizim toplumumuza özgü bir tuhaflık.

‘Aynen öyle!!!’

Uysa da uymasa da neredeyse her söylenene bu tepkiyi veriyoruz… Son yılların moda deyişlerinden biri oldu bu da… Oysa Türkçe zengin bir dil; deyimler, deyişler, atasözleri bol dilimizde… Böyle kolayına kaçmasak da biraz düşünüp yanıtlasak belki tadına doyulmaz bir sohbete dönüşecek. Ama biliyorsunuz ki çok geçmeden daha da vurgulu bir ‘aynen öyle’yle noktalanacak sözünüz… susuyorsunuz.

Türkçe gerçekten hem zengin hem de çok sevimli bir dil… Ama galiba kendi yurdunda seveni, sevdireni, saygı göstereni az!

Bizim Sakarya Gazetesi

05/08/2010

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir